Yarın, Türkiye tarihinin en acı olaylarından olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi felaketinin 25. yıl dönümü. 17 Ağustos 1999 saat 03.02’de meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem İstanbul, Düzce, Yalova, Kocaeli ve Sakarya’da büyük yıkıma neden oldu.
Resmi rakamlara göre deprem felaketinde 17 bin 480 kişi yaşamını yitirirken, 43 bin 953 kişi ise yaralandı
O tarihten bu tarihe yaşanan bazı büyük depremler ise Türkiye’nin yaşanan felaketten ders almadığını gözler önüne serdi. Aradan geçen 23 yıl 5 ay 20 gün sonra Kahramanmaraş’ta bir kaç saat arayla meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler 11 ilde yine yıkıma neden oldu.
Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Osmaniye ve Elazığ’ı etkileyen deprem sonucu resmi rakamlara göre 53 bin 537 kişinin yaşamını yitirirken, 107 bin 213 kişi ise yaralandı.
1999 depreminin yıldönümüne ilişkin sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Jeolog ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Marmara Depremi’nden ders alınmamasını eleştirerek, bundan sonrası yapılması gerekenleri 6 madde de açıkladı.
“SINIFTA KALMAYA DEVAM EDİYORUZ”
Prof. Dr. Naci Görür, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİNİN 25. YILI
ARTIK BİZ HAKLI ÇIKTIK DEMEK İSTEMİYORUZ!!
SÖZ BİTTİ!!! SIRA EYLEMDE
Ülkemiz 21.yüzyıla 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde gerçekleşen ve kamuoyunda Kocaeli ve Düzce depremleri olarak adlandırılan depremlerin açtığı yaraları sararak girdi. Aradan geçen 25 yılda Bingöl, Elazığ, Van, İzmir, Kahramanmaraş…. Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen depremler ile sınıfta kalmaya devam ediyoruz.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisliği meslek duayenleri, Hocalarımız, sayılan tüm bu depremlerden önce defaatle uyarılarda bulundu. Raporlar hazırladı. Ancak dikkate alınmadı. Ne yazık ki ortaya çıkan bu durum sadece ülke coğrafyasında JEOLOJİK bir fayı değil; ekonomik, sosyal ve siyasal hayatımızı parçalayan fayları da bize göstermiştir.
Jeoloji Mühendisleri olarak; Yıkıcı afet zararlarına yol açan nedenlerin ülkedeki sosyoekonomik koşullardan ve siyasal tercihlerden bağımsız olmadığını, afet güvenliğinin sağlanmasının da diğer tüm toplumsal olgularda olduğu gibi siyasal bir kararlılık alanı olduğunu bir kez daha ifade ediyor ve; yukarıda özet halinde verdiğimiz tespitlerde somutlaşan ulusal afet politikasızlığımızı gidermek için; toplumsal ve yönetsel düzeyde tüm kaynakları risk azaltma hedefine yönlendirecek,kişi ve kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak,mevzuat, kurumsal yapılanma, eğitim, sağlık v.b. alanlarda kısa, orta ve uzun vadeli hedef ve ilkeleri ortaya koyacak, her aşamada denetim süreçlerini de tanımlayacak stratejik deprem planının ivedilikle hazırlanmasını öneriyoruz. Ve madde madde yapılması gereken eylem planınıpaylaşıyoruz;
1- Depreme dirençli yerleşim alanları oluşturarak, ülkemizdeki bütün yerleşim alanlarını Kaliforniya, Japonya, Meksika, Brezilya, Arjantin, İtalya, Çin, Endonezya örneklerinde olduğu gibi depreme dirençli yapılmasını sağlayacağız. Kentlerin mikro-bölgeleme çalışmaları yapılmalı/tamamlanmalı, mekan kullanımı, imarı, iskanı, ve tüm fiziksel gelişimi bu çalışmanın verilerine göre planlamalıdır.
2- Kentlerimizi tehdit eden depremi üretecek fay sistemi mikrobölgeleme çalışmalarına göre analiz edilerek, Deprem Tehlike Haritaları güncellenmeli ve Tahmini Hasar Analizleri ortaya konmalıdır.
3- Deprem Tehlike Haritalarının yanı sıra, Heyelan Duyarlılık ve Risk Haritaları, Çığ Düşme Risk Haritaları, Su Baskını Haritaları üretilmeli ve planlama süreçlerinde girdi olarak kullanılmalıdır. Elbettle tüm bu analizler deprem gelmeden önce yapılmalı ve ortaya konan tehlikelere yönelik zarar azaltıcı mühendislik çalışmaları ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Deprem sırasındaki olası hasar ve can kayıplarının en aza indirgenmesi için; Halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem/çevre ve ekonomi başlıkları ile bilimsel ve detaylı analizler gerçekleştirilmelidir.
4- Başta sınırları fay hattı güzegrgahında yer alan 24 şehrimiz ile ülke nüfusunun yaklaşık %75`ini oluşturan 30 Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ülke genelinde kentsel/kırsal alt ve üst yapı hizmetleri (yol, su, kanalizasyon, köprü, baraj vb) ile binaların projelendirilmesi süreçlerinin doğru olarak yürütülmesinde gerekli olan jeolojik-jeoteknik etütlerin yapılması, kontrol edilmesi ve denetiminin sağlanması, kentsel su temini, yeraltısuyu kaynak ve rezervlerin araştırılarak ortaya konulması, yeraltısuyu havzalarının korunması, jeotermal kaynak ve doğal mineralli sulardan arzu edilen yararın sağlanması süreçlerinin doğru yürütülmesi ve geliştirilmesi için idari yapılanmaya önem verilmelidir.
5- 4708 sayılı Yapı Denetim Yasasına uygun olarak yapı denetim kuruluşlarının denetim içindeki fonksiyonları yerinde denetim süreciyle gerçekleştirilmelidir.
6- Yaşamın ve yaşamsal faaliyetlerimizin jeolojik çevremizde sürdürüldüğü dikkate alınarak ve jeolojik çevremize farkındalık yaratılarak doğa olaylarının doğru algılanması için jeoloji dersi ilköğretimden başlayarak eğitim programları kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu doğru bir şekilde entegre edilmeli.“
17 AĞUSTOS 1999 DEPREMİNİN 25. YILI
ARTIK BİZ HAKLI ÇIKTIK DEMEK İSTEMİYORUZ!!
SÖZ BİTTİ!!!
SIRA EYLEMDE
Ülkemiz 21.yüzyıla 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde gerçekleşen ve kamuoyunda Kocaeli ve Düzce depremleri olarak adlandırılan depremlerin açtığı yaraları sararak…— Prof. Dr. Naci Görür (@nacigorur) August 16, 2024